Ben Bertolt Brecht, kara ormanlardan.
Karnında getirmiş şehre anam beni.
Ama çekip gidene dek ben bu dünyadan
Çıkmayacak ormanların soğuğu içimden.
Dün (23 Mayıs 2012) Tiyatro Fesitvalinde izlediğim oyunda verilen tahtaravalli örneği, köpekbalıkları insan olsaydı nasıl olurdu? sorusunun yanıtı, “iyilik neye yarar” sorusunun kendisi hâlâ kulaklarımdayken yazmak istedim. Oyunun Dostlar Tiyatrosunun sitesindeki tanıtım yazısı öyle güzel ki… Şiirlere yer açmak için biraz kısaltarak buraya alıyorum, Künyenin tamamına ve yazıya bu sayfadan ulaşabilirsiniz.
BEN BERTOLT BRECHT
Dostlar Tiyatrosu
Kabare
BERTOLT BRECHT’in şiir, öykü ve şarkılarından uyarlayan, yöneten: GENCO ERKAL
Oyuncular: Tülay Günal – Genco Erkal
Şiir ve öyküleri çevirenler: A. Kadir, Ali Sait, Arif Gelen, Asım Bezirci, Can Yücel, Gülen Fındıklı, Hasan Kuruyazıcı, Sevgi Soysal, Zehra İpşiroğlu
Şarkı sözlerini çevirenler: Genco Erkal, Tuncay Çavdar
Müzik: Kurt Weill, Hans Eissler, Paul Dessau, Sarper Özsan
Piyano: Yiğit Özatalay
Dramaturgi danışmanı: Zehra İpşiroğlu
ŞİMDİ BRECHT ZAMANI
Genco Erkal
Öyle yazarlarım var ki yıllar boyu peşimi bırakmıyorlar, peşlerini bırakmıyorum. İşte Nâzım Hikmet, Aziz Nesin… işte Brecht. Tanışmamız 60’lı yıllar. İlk Brecht oyunum Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Asaf Çiyiltepe’nin yönettiği Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi, yıl 1966. Bir önceki oyunuma Nâzım Hikmet’le 35 Yıl demiştim. Demek ki bu yıl da Bertolt Brecht’le 46 Yıl diyebilirim. Gene uzun bir yolculuk.
…
97’de Zeliha Berksoy için uyarladığım Yosma. Brecht’le olan tüm uzun yolculuğumuz boyunca Zeliha Berksoy hep yanımdaydı. Brecht’in şarkılarını Türkiye’de tanıtan, yıllar boyu Kurt Well’ların, Hans Eissler’lerin vazgeçilmez, üstün yorumcusu hep oydu. Onun tiyatromuza katkılarını unutmak mümkün değil. Yosma’dan bu yana, Yaşasın Savaş adlı gösterimizdeki alıntıları saymazsak 15 yıl Brecht’siz bir tiyatro yaşamım oldu.
Onun için şimdi Brecht zamanı diyorum. Marks’ın Dönüşü’nden sonra bu da Brecht’in Dönüşü olsun. Onun o sivri dilini özledik. Düşünmeyi keyfe, eğlenceye dönüştüren zekasını, gülmece dehasını özledik. İnsanın gözünü açan, ufkunu genişleten, sorduğu sorularla kışkırtan, uyaran, baştan çıkaran yazarımızı yeniden sahneye davet ediyoruz. Günümüz üstüne söyleyeceklerini dinleyelim. Bir de onun gözüyle bakalım Nereye Gidiyoruz?
Brecht’in şiirleri, şarkıları epey uğraştırdı bizi. 1978’de Brecht Kabare Ankara turnesinde yasaklandı. 12 Eylül döneminde sahnelediğimiz, Nazım Hikmet, Haldun Taner ve Aziz Nesin’in yapıtlarının yanı sıra Brecht’in şiir ve şarkılarının yer aldığı Her Gün Yeni Baştan yasaklandı. Bakalım bu kez Brecht usta ülkemizde nasıl karşılanacak?
Hınzır yazarımız sanki bugünleri, bizleri düşünerek yazmış kimi şiirlerini.
“Baskının arttığı günlerde karar verdi bizimki
ekmeğinden olmamak için
ağzını sıkı tutacaktı”
diyor.
…
Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
Bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek, başlar açlık,
bozuldu mu tadı,
başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.
Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerde yoğrulan, iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız, kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!
Bolsa insanın önünde ekmek, lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsa da olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire…
Bilirsiniz, nasıl bolluk doğurur emek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.
Ekmek her gün gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o, günde bir çok kez gerekli.
Sabahtan akşama dek, iş yerinde, eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.
Madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?
Öteki ekmeği kim pişiren?
Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.
Bol, pişkin, verimli.